Serdar Ortaç Kumar Borcu Ne Kadar?

‘Hayata yeniden başlıyor’ gibiyim diyen Serdar Ortaç, kumar tutkusu yüzünden bankalara 10 milyon TL, nafaka yüzünden de eski eşi Chloe’ye 600 bin TL borçluydu. Tüm borçlarını kapattığını açıklayan Serdar Ortaç, ‘Şükür sıfırladım, düzlüğe çıktım’ dedi.2022, sanatçı Serdar Ortaç’a uğurlu geldi.

Serdar Ortaç borçlarını kim ödedi?

Zaman zaman borçlarıyla gündeme gelen Serdar Ortaç zor zamanlar geçiriyor Önceki yıllarda kumar yüzünden mal varlığının büyük bir kısmını kaybeden şarkıcı, eski eşi Chloe Loughnan’a da 600 bin TL’lik nafaka borcu ödedi.

Serdar Ortaç kumarda ne kadar kazandı?

Serdar Ortaç, Kıbrıs’taki kumar makinesinde 504 bin lira kazandığını doğruladı.

Serdar Ortaç zengin mi?

Maddi durumunun eskisi kadar iyi olmadığını belirten Ortaç, ‘Eskisi gibi zengin değilim. Durumu toparladım, çok borcum yok. Çalışanların maaşlarını para oldukça ödüyorum, onlar da bir şey demiyorlar’ ifadelerini kullandı.

Serdar Ortaç kime borçlu?

Son dönemde bankalara olan borçları yüzünden zor günler yaşadığını belirten Serdar Ortaç ‘a yeni yıl uğurlu geldi. Kumar borcu yüzünden bankaya 10 milyon TL, eski eşi Chloe Loughnan’a ise 600 bin TL nafaka borcu olan Serdar Ortaç, temize çıktığını açıkladı.

Turkiyenin dis borcu kac para?

Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri – Eylül 2022 –

Eylül sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2021 yıl sonuna göre %14,7 oranında artışla 139,5 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku % 9,6 oranında artarak 56,3 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku % 16,1 oranında artarak 51,2 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.

Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2021 yıl sonuna göre %10,1 oranında azalarak 9,9 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı %14,8 oranında artarak 17,6 milyar ABD doları, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da %14,0 oranında artışla 17,8 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre %16,7 oranında artışla 11,0 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.

Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2021 yıl sonuna göre %18,4 oranında artarak 46,0 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.

Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2021 yıl sonuna göre %17,2 oranında artarak 26,0 milyar ABD doları olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu %11,2 oranında artarak 81,5 milyar ABD doları olmuştur.

Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre %13,7 oranında artarak 72,1 milyar ABD doları, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar %16,1 oranında artarak 67,0 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.2021 yıl sonunda 460 milyon ABD doları olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2022 Eylül sonu itibarıyla 292 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 94 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir.

2022 Eylül sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu %46,7’si ABD doları, %25,2’si Euro, %8,8’i TL ve %19,3’ü diğer döviz cinslerinden oluşmuştur.

2022 Eylül sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 185,3 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Söz konusu stokun 15,5 milyar ABD dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün %20,1, Merkez Bankası’nın %17,3, özel sektörün ise %62,6 oranında paya sahip olduğu gözlenmektedir.

Bir insan borçlarını ödemezse ne olur?

Borcu Olanların Dikkatine! İcralık Olmuş Olabilirsiniz Borçlu kişi ödemek zorunda olduğu borcunu herhangi bir nedenden dolayı ödemezse icralık olur. Alacaklı kişi ya da kurum, İcra ve İflas Kanunundan yararlanarak; borçlu kişiden hakkı olan miktarı alabilmek için İcra Mahkemelerine dava başvurusunda bulunabilir.

Borcu olan kişiler, icra sorgulama hizmetinden yararlanarak icralık olup olmadıklarını öğrenebilir ya da icra durumlarının takibini yapabilir. Kişinin özel kurumlara ya da devlete ödemesi gereken para miktarını, çeşitli sebeplerden dolayı ya da kasti olarak ödememesi durumunda haciz işlemleri başlatılır.

Alacaklı kişinin borç miktarını devlet vasıtasıyla alabilmesi için İcra ve İflas Müdürlükleri ile İcra Mahkemeleri kurulmuştur. Alacaklı kişi dava açtığı zaman, borçlu kişinin maaşının bir kısmına, banka hesaplarına ve mal varlığına el konur. Kişi, kasıtlı olarak ödememe haricinde, borcu olduğunu unutarak haciz davasına tabi tutulabilir.

Kurumlara borçlanmış olmak -l Katma Değer Vergisi Özel Tüketim Vergisi -Motorlu Taşıtlar Vergisi Veraset ve İntikal Vergisi Trafik cezası Adli ve idari para cezası Bunları ödemeyi unutmuş olmanız adınıza haciz işlemi başlatılmasına yol açabilir.

Kumarda kazanılan para ne yapılır?

Kumardan kazanılan para ne yapılmalıdır? 436) Kumardan Kazanılan Para Ne Yapılmalıdır? Bismillah Elhamdülillah, vessalatu vesselamu alâ Resûlillah Kumar bütün çeşitleriyle, piyango biletleri de kumar olmak üzere Allah’ın en büyük haramlarındandır. Ateştir olduğu gibi, olduğu gibi ateştir.

Dolayısıyla kumar günahına bulaşan tövbe edecek, istiğfar edecek. Elindeki kumardan elde ettiği şeyleri de sahipleri varsa onlara iade edecek. Piyango gibi vesaire gibi karma bir sahibi var veya sahibini bulamıyorsa o parayı elinden çıkaracak. Bir vakfa, bir fakire götürüp verecek; tövbe edecek. Çünkü kumar haramdır, kumarla yenen bir lokma da ateştir.

Velhamdülillahi Rabb’il âlemîn. : Kumardan kazanılan para ne yapılmalıdır?

Serdar Ortaç hastalığı ne?

Serdar Ortaç 8 yıldır MS hastalığıyla mücadele ediyor.

Serdar Ortaç konseri kaç para?

Şarkıcı Serdar Ortaç, 2019 yılı için 100 konser anlaşması imzaladı. – 25.12.2018 10:13 Son Güncelleme: 25.12.2018 10:25 A A Abone ol Google News’de Paylaş FlipBoard’da Paylaş Şarkıcı Serdar Ortaç, 1 yıllığına 100 konser anlaşması imzaladı. Serdar Ortaç’ın konser fiyatı 120 bin TL’ydi. Ancak toplu anlaşma yapınca 70 bin TL’ye indi. Haber devam ediyor Haberin devamı Haber devam ediyor Haberin devamı Ortaç, bu anlaşmayla beraber toplam 7 milyon TL kazanacak. Devamı Aşağıda

Serdar Ortaç menajeri kim?

Serdar Ortaç 0541 816 69 77 (Muharrem Aygün) telefon iletişim.

Serdar Ortaç Mesafe kime ait?

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Mesafe
Serdar Ortaç stüdyo albümü
Yayımlanma 1 Mayıs 2006
Tarz Pop Müzik
Dil Türkçe
Şirket Emre Plak
Serdar Ortaç kronolojisi
Çakra (2004) Mesafe (2006) Nefes (2008)

/td>

Mesafe, Türk şarkıcı Serdar Ortaç ‘ın 1 Mayıs 2006 tarihinde çıkardığı albümüdür. Bu albümünde Volga Tamöz, Erdem Kınay, Suat Aydoğan ve Mustafa Ceceli gibi değerli aranjörlerle çalışmıştır. Albümde 17 şarkı bulunmaktadır. Emre Plak etiketi ile piyasaya sunulmuştur.

Serdar Ortaç neden sekiyor?

Serdar Ortaç’ın, ağrıları nedeniyle yürümekte zorluk çektiği fark edildi. Serdar Ortaç’a MS teşhisi kondu mu? MS hastalığı nedir? MS hastalığı tedavisi var mı? Serdar Ortaç’ın sağlık durumu işte tüm ayrıntılar haberimizin devamında. – Geçtiğimiz günlerde şiddetli kas ağrısı şikayetiyle gittiği hastanede MS teşhisi konduğu haberleri çıkan ünlü popçu Serdar Ortaç, önceki gün eşi Chloe Loughnan ile Nişantaşı’nda görüntülendi. SİGARAYI ÇOĞALTTI Moralinin bozuk olduğu gözlenen Serdar Ortaç’ın, ağrıları nedeniyle yürümekte zorluk çektiği fark edildi.

  • Serdar Ortaç yemek yedikleri mekanda sigara üstüne sigara yaktı.
  • 20 SENE ÖNCE SİNYAL VERMİŞ ANLAMAMIŞIZ” Ağrılarından dolayı acı çeken ve eşine tutunarak yürüyen Ortaç, “İlk olarak MS teşhisi kondu ancak daha detaylı kontrol olduktan sonra ne olduğu ortaya çıkacak” dedi.
  • Ortaç, “20 sene önce üveit yani göz iltihabı olmuştum meğer bu iltihap MS yaparmış.

O zaman sinyal vermiş, anlamamışım” diye yazarak hastalığını bir kez daha kabul etti. Prof. Dr. Ayşe Sağduyu Kocaman’ın tetkiklerini yaptığı Ortaç, en kısa sürede hastalığı yavaşlatmak için ilaç tedavisine başlayacak. Bir süredir kas ağrılarından şikayet eden Ortaç’ın tedavi sürecinde daha sakin bir hayat yaşaması gerekiyor.

  1. Şarkıcı, eskisi kadar sık konser veremeyecek.
  2. Tedavi süresince alkol ve sigara da yasak.
  3. Ünlü Şarkısı şunları söyledi:”Evet doktorlar MS’den de şüpheleniyorlar.Yarın MR’a giricem.Perşembe belimden sıvı alınacak.Cuma günü belli olacak.
  4. Dünyanın sonu değil.
  5. Rabbim ne derse o olur.
  6. Dualarınız için sağolun, varolun.” Hakkında bir süredir hasta olduğuna dair haberler çıkan Ortaç, bu iddiaları yalanlıyordu.

Ünlü popçu, hastane çıkışı Kıbrıs’a hareket etti, cumartesi gecesi de Merit Park Hotel’de konser verdi. Sahneye smokinle çıkan sanatçı, sevenlerini ‘İşim Olmaz’ şarkısıyla selamladı. Hayranlarına “Dünyaya bir kez geliyoruz!” diye seslenen Ortaç, herkesi ayağa kaldırıp en sevilen parçalarıyla dans ettirdi.

  1. Evliliğin çok güzel bir şey olduğunu söyleyen Ortaç, “Hayatınızın aşkını bulun ve hemen evlenin.
  2. Benim gibi 44 yıl evliliği beklemeyin” tavsiyesinde bulundu.
  3. MS NEDİR? Haziran başında Chloe ile evlenen Serdar Ortaç’ın yakalandığı MS hastalığı; merkezi sinir sistemi rahatsızlığıdır.
  4. İleri vakalarda beyin, vücut fonksiyonlarını kontrol edemiyor.

HASTALIĞIN NEDENİ BİLİNİYOR MU? Hastalığın nedeni bilinmemekle birlikte birçok varsayım mevcuttur. Genel olarak MS otoimmün hastalık (bağışıklık sistemi hastalığı) olarak kabul edilmektedir. Vücut kendi hücrelerini yabancı ajanlardan ayırt edemeyerek saldırmakta, parçalamaya başlamaktadır.

  • MS hastasında sinirlerin myelin kılıfı hastanın kendi beyaz kan MS SEYRİ HER HASTADA AYNI MIDIR? Hayır.
  • MS’in hafif ya da ağır olması, hastalardaki gelişmesi kişiden kişiye büyük değişiklikler gösterebilir.
  • Bazı hastalarda bu durum, hastalığın zaman zaman yaptığı ataklar, ya da şiddetlenme dönemleri ve bu dönemler arasında kısmen veya tamamen iyileşmeler şeklinde görülür.

Biz buna MS’in “ataklar-düzelmelerle” seyreden şekli diyoruz. Bazı hastalarda bir-iki ataktan sonra yaşamının geri kalan kısmında herhangi bir belirti görülmeyebilirken bir başka grup hastada ise giderek ilerleyen ve düzelme olmayan bir seyir izlenmektedir.

En şanssız grubu da bu hastalarımız oluşturmaktadır ki tesellimiz bu grubun oranının küçük olmasıdır. MS, şimdilik bilinmeyenleri ve soru işaretleri hayli fazla bir hastalık olduğu için, hastanın yukarıdaki gruplardan hangisine girebileceği veya hastalığının gelecekte ne gibi gelişmeler gösterebileceği konusunda önceden birşey söylenememektedir.

HASTALIK KİMLERDE GÖRÜLÜR, YAŞLA VEYA CİNSİYET AYRIMIYLA İLGİLİ MİDİR? Dünyada 3 milyon, ülkemizde ise 35 – 40 bin MS hastası olduğu tahmin edilmektedir. Gençler arasında en sık görülen nörolojik hastalıklardan biridir. MS hastalarının büyük bir bölümü ilk ataklarını 20 – 40 yaşları arasında geçirmekle birlikte nadiren çocukluk veya ileri yaş gruplarında da ortaya çıkabilmektedir.

Genel olarak toplumda MS gelişme riski yaklaşık 1/1000 olarak tahmin edilmektedir. Hastalık kadınları 2 kat daha fazla etkilemektedir. MS ÖLDÜRÜCÜ, BULAŞICI YA DA MİKROBİK BİR HASTALIK MIDIR? Hayır. MS öldürücü, bulaşıcı ya da mikrobik bir hastalık değildir. Buna, akıl hastalığı olmadığını ve kalıtsal olmadığını da ekleyebiliriz.

Ancak hastaların ailelerinde ve özellikle ikizlerinde daha sık görülmesi bazı kişilerin genetik olarak hastalığa yatkın olduklarını göstermektedir. MS TANISI NASIL KONULMAKTADIR? İlk belirtileri çok hafif olduğu için kişi doktora gitme ihtiyacı duymaz bu nedenle kesin tanın konulması yılları bulur.

  1. Ayrıca sinir sisteminin diğer hastalıkları da aynı uyarıcı belirtilerin bazılarını gösterirler.
  2. Öncelikli olarak hasta yakınmalarının MS düşündürdüğü hastalarda inceleme yapılmalıdır.
  3. MS tanısında Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG), Beyin Omurilik Sıvısı (BOS) analizi ve Uyarılmış Potansiyel (UP) incelemelerinden yararlanılmaktadır.

MRG ilk belirti görüldüğünde normal olabilmesine karşın kesin MS hastalarında %90 oranında anormallik saptanmaktadır. Kesin MS’li hastaların %95’inin MRG, BOS ve UP incelemelerinde anormallik bulunmaktadır. MS NASIL TEDAVİ EDİLİYOR? MS’in bugün için bilinen kesin bir tedavisi yok.

  • Ama, MS’in belirtilerini giderebilmek ve insanların MS’le birlikte daha rahat bir yaşam sürmelerini sağlamak amacıyla birçok semptomatik (belirtilere yönelik) tedavi uygulanmaktadır.
  • Öte yandan atak belirtilerin giderilmesinde kortikosteroidler, atak sıklığının azaltılmasında interferonlar kullanılmaktadır.

MS patolojisinde ve nöroimmünolojideki gelişmeler sonucunda bugün farklı tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Hatta birçok uluslararası çalışma da artık ülkemizden bazı merkezler de birer çalışma – araştırma merkezleri olmaya başlamışlardır ki bu ülkemiz tıbbının ulaştığı düzey hakkında iyi bir göstergedir.

  • Fizyoterapi yöntemleriyle hastaların atak dönemlerinin izleri silinmeye ve spazmlarının giderilmesine yardımcı olunmakta; kişisel ve grup terapileri ile hastalara ve ailelerine depresyon, korku ve MS’in yol açtığı sınırlamalarla mücadelede yardımcı olunmaya çalışılmaktadır.
  • MS TEDAVİSİNDEKİ SON GELİŞMELER NELERDİR ? 1990’larda MS ile ilgili çalışmalar hastalığın doğal seyrini olumlu anlamda etkileyebilecek yönde ilk meyvelerini vermişti.

Bu çalışmalar ile hastalarımız için atak sıklığını azaltabilecek, atakların şiddetini düşürebilecek ve bilişsel yönden de koruyucu olma umudu veren ilaçlar gündeme girdi. Bunlar immün-modulatuar dediğimiz, hastalığı tetikleyici ve sürdürücü mekanizmaları olumlu yöne kaydırma potansiyeli taşıyan ilaçlardır.

  • Erken dönemde sık atak geçiren ve özürlülük riski taşıyan hastalarımız için bu ilaçlar (Beta grubu interferonlar: Betaferon, Avonex ve Rebif ile Glatiramer asetat: Copaxone) kayda değer bir koruma adımı oluşturdu.
  • Öte yandan MS alanında yürütülen araştırma çalışmaları da bu adımla hız kazandı.
  • Altta yatan mekanizmaları daha iyi anlamaya başlandı.

Özellikle ilk yıllarda gidişi belirsizlikler taşıyan bir hastalık olması nedeniyle MS tedavisine yönelik çalışmalarda zaman çok önemlidir. MS ile mücadele hem kişisel düzeyde hem de toplumsal alanda sonucu alınacak bir mücadeledir. Biyoteknolojideki ve MS immünolojisindeki gelişmeler, hastalığın altta yatan nedenlerine yönelik bilgilerimizin giderek artması MS’te tedavide birçok yeni hedefin gerçekleşebileceğini gösteriyor.

Serdar Ortaç Topal mı?

Ağrılarından dolayı yürürken topallayan ünlü şarkıcı, yemek çıkışında eşine tutunarak yürüdü. Serdar Ortaç ‘ın merakla beklediği tahlil sonuçları dün belli oldu. Doktoru, ünlü şarkıcıyı arayarak MS hastası olduğunu ve tedavinin ömür boyu süreceğini söyledi.

Serdar Ortaç Kumarı Bıraktı mı?

Ortaç, geçmişteki kumar bağımlılığı hakkında, ‘Allah benim belamı versin’ zamanında çok oynadım çok pişmanım ama geçmişi değiştiremiyorsunuz’ ifadelerini kullandı. Açıklamalarına devam eden Serdar Ortaç, ‘Gitti giden para. Artık kumar oynamıyorum. En son pandemi öncesinde oynadım.

Çin’in dış borcu ne kadar?

Çin’in borcu 60 trilyon dolara yükseldi – Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu 2021’de 207,8 trilyon dolar olurken, Hindistan, Çin, Güney Afrika, Brezilya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin toplam borçları ise 95,7 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşti.

Bu dönemde Çin’in borcunda keskin bir artış yaşanırken, ülkenin borcu geçen yıl 7 trilyon dolar artışla 60 trilyon dolara yükseldi. Türkiye’de ise borçların GSYH’ye oranları dikkate alındığında, geçen yılın son çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine kıyasla hanehalkına ait borçlar, 1,8 puan azalışla yüzde 16,2’ye gerilerken, finansal olmayan şirketlere ait borçlar 1,3 puan artarak yüzde 73’e ve kamuya ait borçlar 1,1 puan artışla yüzde 43,4’e çıktı.

Türkiye’de banka gibi finansal şirketlere ait borçlar ise bu dönemde 6 puan artarak yüzde 34’e yükseldi. Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Amerikanın ne kadar borcu var?

ABD’nin toplam kamu borcu 31,1 trilyon dolara ulaştı. Kongre Bütçe Ofisi’nin Temmuz 2022’de yayımlanan raporunda, ülkenin artan borç yükünün büyümeyi yavaşlatabileceği ve kriz riskini yükseltebileceği uyarısı yapılmıştı.

ABD kime borçlu?

Küresel borcun alacaklıları “Küresel Borç Stoku Artıyor” başlıklı yazımın üzerine, “Madem ortada bir borç var bir de alacaklı olması gerekir, o halde bu alacaklılar kimlerdir?” şeklinde bazı soru ve yorumlar iletildi. O yüzden bu hafta da küresel borcun alacaklılarından bahsedeceğim.

Devletlerin ulusal borçlarının yanı sıra dünyadaki diğer tüm tüzel ve gerçek kişilerin borçlarının toplamını ifade eden “küresel borç” kavramı genel olarak: kamu borçları (ulusal borç), finans şirketlerinin borçları, finansal olmayan şirketlerin borçları ve hane halkı borçları olmak üzere 4 ana grupta incelenir.

Finansal ve finansal olmayan şirketler ile hane halkına borç sağlayan kuruluşlar genel olarak bankalar, finans kuruluşları, kurumsal ve bireysel yatırımcılar ile fonlar olarak sıralanabilir. Ülkeler tarafından çıkarılan devlet tahvilleri ise başta diğer ülke hükümetleri olmak üzere, bankalar, finans kuruluşları, sigorta şirketleri kurumsal ve bireysel yatırımcılar tarafından satın alınarak bu ülkelere borç verilmektedir.

  1. Borçların alacaklı profili ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir.
  2. Toplam küresel borcun büyük kısmı ABD, Çin ve Japonya’ya aittir.2020 yılı itibariyle ABD’nin toplam borcu 90 trilyon doları aşmıştır.2020 yılında ABD’nin ulusal borcu ise yaklaşık 28 trilyon dolar olarak gerçekleşmiş, 2022 yılında ise bu tutar 30 trilyon dolara ulaşmıştır.

Bu borcun içinde diğer ülkelere olan dış borç miktarı yaklaşık 21,8 trilyon dolardır. Geri kalan kısmı ise ABD’de yerleşik bankalara ve yatırımcılara, Merkez Bankası’na, yerel yönetimlere, fonlara ve sigorta firmalarına ödenecek olan borçtur. ABD’den en fazla alacaklı olan ülke Japonya’dır.

  1. ABD’nin toplam dış borcunun %17,9’u Japonya tarafından sağlanmıştır.
  2. 15,4 payla Çin ikinci sırada, %6,2 payla Birleşik Krallık üçüncü sırada, %4,4 ile İrlanda dördüncü sırada ve %3,9 ile Lüksemburg ABD’ye en fazla borç veren ülke sıralamasında beşinci sırada yer almaktadır.
  3. ABD tarafından çıkarılan tahviller oldukça düşük riskli ve geri ödemesi hemen hemen garanti olarak görüldüğü için ülkeler ve diğer kuruluşlar tarafından tercih edilmektedir.

Bu kapsamda Çin oldukça ciddi oranda ABD tahvilini elinde bulundurmaktadır. İrlanda’nın göreceli olarak daha küçük ekonomik büyüklüğüne rağmen ABD’ye en fazla borç veren ilk 5 ülke içinde yer almasının sebebi, Apple, Alphabet gibi büyük ABD merkezli şirketlerin bu ülkedeki birimlerinin yüksek miktarda ABD tahvili almasından kaynaklanmaktadır.

Bir vergi cenneti olan Lüksemburg’da yer alan büyük yatırımcıların ABD tahviline olan ilgisi, bu ülkenin ABD’den alacaklı ilk 5 ülke içinde yer almasını sağlamıştır. ABD’nin toplam borcu değerlendirildiğinde ise toplam borcun büyük payının ABD hükümeti ve hükümetin bir parçası olan idari kuruluşlar, fonlar, Merkez Bankası, sosyal güvenlik kurumları gibi birimler tarafından sağlandığı görülmektedir.

Bir başka ifade ile toplam borcun büyük kısmı iç borçtur.2020 yılı itibariyle Japonya’nın toplam borcu 30 trilyon doların üzerinde gerçekleşmiştir. Japonya’nın ulusal borcu ise yaklaşık 12,8 trilyon dolardır. Bu borç içinde yaklaşık 4,6 trilyon dolarlık kısmı dış borçtur.

Japonya, gayri safi hasılasına oranla dünyada en fazla borcu bulunan ülke olmasına rağmen, bu borcun %85’ten fazlası Japonya’da yerleşik kuruluşlar ve yatırımcılar tarafından sağlanmıştır. Japonya’nın ulusal borcunun yaklaşık %45’inin alacaklısı Japonya Merkez Bankası’dır. Bir başka ifadeyle sistem Japonya Merkez Bankası tarafından çok düşük faiz oranlı krediler ile finanse edilmektedir.

ABD tahvillerine benzer şekilde Japonya tahvilleri de oldukça güvenilir olarak değerlendirilmektedir. ABD ve Japonya ile birlikte önemli miktarda borcu bulunan diğer bir ülke Çin’dir. Çin’in toplam borcu 60 trilyon doların üzerine çıkmıştır. Çin’in ulusal borcu ise yaklaşık 10,0 trilyon dolardır.

Bu borç içinde yaklaşık 2,6 trilyon dolarlık kısmı dış borçtur. Çin’in borcunun büyük kısmı kamu tarafından kontrol edilen banka ve finans kuruluşlarından alınmıştır. Yabancı yatırımcılar ise kamu kuruluşları ve özel sektör firmaları tarafından çıkarılan tahvilleri tercih etmektedirler. Ulusal borcun gayri safi hasılaya oranı nispeten düşük olan Çin’in özel sektör borçlarının gayri safi hasılaya oranı ise oldukça yüksektir.

Net borç-alacak dengesi açısından bakıldığında Japonya, Almanya ve Çin’in dünyaya en fazla borç veren ülkeler olduğu görülmektedir. ABD ise net borç-alacak dengesi bakımından dünyanın en fazla borç alan ülkesi konumundadır. Gelişmiş ülkelere sağlanan borçlar incelendiğinde ise bu alanda Çin’in ön plana çıktığı görülmektedir.

  • Özellikle Kuşak ve Yol Projesi’nin de etkisiyle, Afrika ülkeleri başta olmak üzere dünyada gelişmekte olan birçok ülke Çin’den kredi almaktadır.2022 yılı itibariyle dünyanın en düşük gelirli 74 ülkesinin toplam borçlarının %37’sinin alacaklısı Çin’dir.
  • Bu ülkelerin toplam borcu 35 milyar dolara ulaşmakta olup, bu tutarın 13,1 milyar dolarlık kısmı Çin tarafından sağlanırken, 13,4 milyar dolarlık kısmı ise özel sektör firmaları tarafından sağlanmıştır.

IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar da özellikle gelişmekte olan ülkelere kredi sağlayan diğer kaynaklardır. Sonuç olarak; evet her borcun muhakkak bir alacaklısı vardır ve bir noktadan sonra borç yalnız alanın değil borcu verenin de sorunu haline gelir.

5 yılda borç silinir mi?

Kamu borçları vadesinde ödenmedikleri zaman vadenin olduğu yılı takip eden yılın başından itibaren 5 yıl içinde de ödenmezse bu borç zamanaşımına uğrar ve ortadan kalkar.

Borcu olan cennete girebilir mi?

Dünyevi Cezası Ümmetin Duasından Mahrumiyet Olan Günah; Aldığı Borçları Ödememek İnsan hayatının genişlik alanını boş bırakmayan Yüce Allah, borçların ödenmesi, şahitliği ve kâtipliği ile ilgili ayrıntılara kadar Kur’an’dan kullarına açıklama yapıp onları en doğru olan davranışlara sevk etmiştir.

  1. Senetleşmenin ve noter huzurunda alacak-verecek davalarının detaylarına kadar bahsedilen ayete, “müdayene” ayeti denilmiştir.
  2. Ur’an-ı Kerim’in en uzun ayeti diye bilinen bu ayet, Bakara Suresinin 282. ayetidir.
  3. Allah Teâlâ, Müdayene ayetinde kullarının birbirlerine haklarının geçmemesini, alacakların zaman aşımına bağlı değer kaybetmemesini, vade sürelerinin kayda bağlanmaması neticesinde kavga çıkmamasını ve unutmaya bağlı borcun inkâr edilmemesi gibi maslahatları gözetmiştir.

“Her hak sahibine hakkını ödemek” dinin ilkesi olduğu için evvela Allah Teâlâ’ya karşı sorumluluklarımızı yerine getiririz. İbadetlerde tembel davranarak fevt eder ve O’na karşı borçlu kalırsak, onları da kaza etmek suretiyle geç de olsa öderiz. Kılınmayan namazın kazası, verilmeyen zekâtın ölümden sonra tâdiyesi, tutulmayan orucun fidyesi de verilmek suretiyle borçlar geç de olsa ödenmelidir.

  1. Fakat borcun her türlüsünü geciktirmek doğru bir davranış değildir.
  2. Peygamber Efendimiz borçların geciktirilmesini hoş karşılamamış ve kullara olan borçla ilgili şu uyarıyı yapmıştır: “Varlıklı kimse(ler)in borcunu vaktinde ödemeyip uzatması zulümdür.”(Beyhaki) Hele de borca karşılık faiz almak; “Allah’tan ve Rasulünden açılacak bir savaşa” (Bakara, 279) taraf olmaktır.

Bu bağlamda, borcun vaktinde ödenmesini isteyen Allah Teâlâ, “Eğer borçlu zorluk içerisinde ise onun maddi olarak genişleyebileceği bir zamana kadar süre verin. Şayet (zor durumdaki kimselere alacaklarınızı) sadaka olarak verirseniz, bilesiniz ki bu sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 280) buyurmuş ve kullarını gerekli biçimde yönlendirmiştir.

  • İslam dini fakirliğin, dağıtımdaki ehliyetsizlik, kabiliyetsizlik ve adaletsizlikten kaynaklandığını bildiği için siyasetin ehil eller tarafından Rabbani bir yöntemle işlemesini istemiştir.
  • Hal böyle iken fakirlik problemini fatalitik bir sorun olarak görüp kadere yüklemek doğru bir yaklaşım değildir.

Buna rağmen fakirlik sorununu tek kaleme indirgemek yerine, siyasetten ve kişiden kaynaklanan nedenlerini bilip çözüm aramak gerekir ki doğru olan da budur. İşsizlik, emeğinin karşılığını alamamak, ücret politikalarının kurbanı olup hak aramayıp verilene razı olmak, sakatlık, hastalık, doğal afetler, tembellik, umudunu kumar ve şans oyunlarına bağlamak, iş tercihindeki bilinçsizlik, alışveriş ve tüketimdeki dengesizlik, lüzumsuz harcama alanları açmak, iflas, bereketsizlik ve israf fakirliğin bazı bireysel nedenleridir.

İsraf, borçlanmalara da kapı araladığı için belki de fakirliğin en önemli sebeplerindendir. “İnsana tükettiği kadar değer veren” liberal siyasalarda israfın olmaması mümkün değildir. Hâlbuki Resulullah (s.), Müslümanları israf konusunda şöyle uyarmıştır: “Kim iktisatlı davranırsa fakirleşmez.” (Süyuti).

Bizzat kendisi de hayatının standartlarını bütün zamanlarda hiç değiştirmemiş ve ümmetine iktisatlı yaşama hususunda örnek olmuştur. Mekke’de nasıl yaşadı ise Medine’de devlet başkanı olduktan sonra da aynı yaşamıştır. Hayat standartlarını sabit tutan Rasulullah(s.), israftan da borçtan da uzak durmuştur.

  1. İsrafla borç arasında doğru orantı olmakla beraber borcun bizatihi kendisini hoş karşılamayan Hz.
  2. Peygamber (s.): “Sizleri borçlu yaşamaya karşı uyarırım.
  3. Çünkü borcun evveli gam ve keder, sonu da savaştır.” (Beyhaki) Buyurmuştur.
  4. Vaktinde ödenmeyen borçlar yüzünden çıkan kavgalar nedeniyle nice ocakların söndüğü herkesin malumudur.

Borç yüzünden alacaklıya karşı mahcup olmak veya şahsiyetinden ödün vermek, Müslümanın izzetine yaraşan bir durum değildir. Peygamberimiz (s.), “Kendinizi küçük düşürmeyin” buyurduğunda, sahabiler: “Bunun nasıl olacağını sormuşlar”, Rasulullah (s.) da; “borçla”(Hakim) karşılığını vermiştir.

“Borç geceleri keder gündüzleri de zillettir.” (Acluni). Açıklamasını yaparken de aynı noktaya değinmiştir. İnsanı zillete düşürmesi dâhil birçok iktisadi, sosyal, ahlaki ve hatta itikadi endişelerinden dolayı Hz. Muhammed (s.), günaha ve borca batmaktan defalarca Allah’a (c.), sığınmıştır. Bunun sebebini sorduklarında; “Borçlanan kimse konuştuğunda yalan söyler; sonra da verdiği sözden cayar.” (Nesai) demiştir.

Konuşunca yalan söylemek ve sözünden caymak münafıklık alameti olması hasebiyle, borçlu yaşamak insanı böyle kötü bir konuma sürükleyebilir. Yüce Allah da, aldığında ödememeyi hedefleyen bir kimsenin huzuruna borçlu olarak çıkmasını en büyük günahlardan saymıştır.(Ahmed) Borçlu kimse; “Aldıklarını hak sahibine ödemezse, kendisi velev ki Allah yolunda öldürülse bile o borçlarını ödemedikçe cennete giremez.” (Hakim) tembihatını yapan Hz.

  1. Peygamber: “Allah yolunda öldürülmek borcun dışındaki bütün günahlara kefarettir/onların affına vesile olur.” (Beyhaki) Buyurmuştur.
  2. Bir başka rivayette ise şu açıklamayı yaparak meseleyi daha da netleştirmiştir: “Şehidin toprağa düşen kanının ilk damlası (hürmetine) bütün günahları bağışlanır ancak kul hakları (borçlar) hariç.” (Heysemi).

Nesai’deki rivayette ise: “Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki bir insan Allah yolunda öldürülse sonra diriltilse, yine öldürülse sonra diriltilse, öldürülse ve sonra yeniden diriltilse, üzerinde de borç olursa o borcunu ödemedikçe cennete giremez.” anlamlı uyarısında bulunmuştur.

  1. Hz. Muhammed (s.), borca ve borçluya olan bakış tarzını değişik biçimlerde ifade etmiştir.
  2. Bu konulardaki nebevi uyarıların amacı Müslümanları borçsuz yaşamaya alıştırabilmektir.
  3. Özellikle hiç kimsenin, başkasının ömrünün karşılığı olan emeğini gasp etmesini istememiştir.
  4. Şehidin bile üzerinde kul hakkı varken cennete giremeyeceğini söyleyen Allah Resulü, insanlar aldıkları borçları mülklerine geçirmesinler diye bir ara borçluların cenaze namazlarını bile kılmamıştır.(Hakim) Bu münasebetle de kişi öldüğünde İslam fıkhında vasiyet ve (miras’dan) önce borçlarının ödenmesine hükmedilmiştir (Beyhaki).

Hz. Ali’nin rivayet ettiği bir uygulamada, Rasulullah’ın huzuruna bir cenaze getirildiğinde, onun borcunun olup olmadığını sorarmış. Şayet; “ödenmemiş borcu vardır” denilirse o kişinin cenaze namazını kılmazmış (Beyhaki). Yine bir defasında musallaya cenaze getirildiğinde; “Üzerinde borç var mı?” diye sormuş.

“Evet” cevabını alınca; “peki geride bu borcu ödeyecek mal bıraktı mı?” sorusunu yöneltince; “Evet” demişlerdir. Hz. Peygamber de (s.) bunun üzerine o kimsenin cenaze namazını kılmıştır. Başka bir günde getirilen cenazenin, borçlu olup geride de bu borcu ödeyecek mal bırakmadığı için Rasulullah cenaze namazını kılmamış ve sahabilere: “Siz arkadaşınızın cenazesini kılabilirsiniz.” demiştir.

Ebu Katade: “Ben bu kişinin borcunu üstleniyorum” deyince Hz. Peygamber, yeniden cenaze namazını kıldırmıştır (Beyhaki). Borçlu kimsenin cenazesini kılmayışını da Peygamber Efendimiz şöyle gerekçelendirmiştir: “Kabrinde borcuna karşılık rehin tutulan ve kıyamet gününde de (önce borçlarından dolayı) hesaba çekilecek adam için cenaze namazı kılmamın size ne yararı dokunacaktır.” (Beyhaki).

Mümin vefat ettiğinde borcuna mahsuben cennetten alıkonulacaktır. Bu durumda kardeşinizin ister borcunu ödeyin, isterseniz Allah’ın azabına terk edin” (Hakim). Nebevî buyruğu da borçlu ölmenin uhrevi durumunu bizlere hatırlatmaktadır. İslam devletinin genişleyip maliyesinin güçlenmesiyle beraber Resulullah (s.), borçluların borçlarını devletin kasasından ödemiştir.

Velisi olmayanın velisi olan Resululah (s.), bu uygulamasıyla kendi sağlığında kimseyi Allah Teâlâ’nın huzuruna borçlu göndermemeye çalışmıştır. Günümüzde ne böyle bir devlet ne de Müslümanların yardım kurumları vardır. Bu kurumlar yoktur diye boşluğa razı olmak yerine ilgili kurumları oluşturmak Müslümanların üzerine vecibedir.

  • Bu sayede Müslümanlar ütopik konuşmaktan da kurtulmuş olacaklardır.
  • Öyle ki kardeşliği kendisine temel argüman olarak seçen tasavvufi kurumların bile “ihvan”a yönelik böyle ciddi bir çalışması yoktur.
  • Bu durumda yapılması gereken; iktisatlı yaşamak ve borç batağına düşmemektir.
  • Lüzumsuz harcamalar ve borçlanmalar nedeniyle kendinden sonrakilerin hayatını da ipotek altına almamaktır.

Daha küçük yaşlardan itibaren iktisatlı yaşamasını bilen bir nesil yetiştirmektir. İktisat ahlak ilişkisine dair dersler vermek ve bu dersleri tabana yayabilmektir. Dere kenarında abdest alırken bile iktisatlı olmayı öneren (Ahmed b. Hanbel) İslam kültürünün kültürel zenginlikleri böyle dersler vermeye çok müsaittir.

  • Aynaklarımız bu bilgilerle doludur; fakat bunların tamamı eğitime bağlı bireysel önlemlerdir.
  • İnsanları, sürekli tüketime teşvik eden reklamların etkisinden kurtarmak da borca dalmamak hususunda bireysel bir tedbir olarak önerilebilir.
  • Günümüzde kredi kartlarıyla bilinçsiz alışveriş yapmak da ülkemizde halkın borç limitini artırmaktadır.

Neticede, alacaklı taraf mağdur edildiği gibi; borçlu da borcunu ödeyemeyince bunalımlara girmekte ve büyük aile faciaları meydana gelmektedir. Yine bu bağlamda gerekli telkin ve teşvik yapılabilir; ikna edilebilirse alacaklı dilerse alacağından vazgeçebilir.

  1. Alacaklının dilerse alacağından vazgeçmesine “karz-ı hasen” denilir (Dini Ter.
  2. Söz).Yüce Allah, güzel borç verme diye ifade edilen karz-ı haseni Kur’an-ı Kerim’de şöyle teşvik etmiştir: ” Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah rızası için karz-ı hasen yapanlar var ya, işte onlara(verdikleri) kat kat ödenir.

Onlar için( Allah katında ) çok değerli bir ödül vardır.” (Hadid, 18). Allah yolunda savaşan mücahitleri teçhiz etmek anlamına da gelen karz-ı hasen, karşılıksız olduğu gibi daha sonra almak üzere verilen borca da ad olarak verilmiştir. Kur’an, ilk gelen surelerden itibaren sevabını Allah’tan beklemeyi içeren karşılıksız borç vermeyi teşvik etmiştir (Müzzemmil, 20).

  1. Yalnız, borçlanmanın karz-ı hasen olabilmesi için bilinmesi gereken şartları vardır.
  2. Şartlarını taşımayan her borç karz-ı hasen değildir.
  3. Bu şartlar şunlardır: Borçlanmanın helal sermayeden yapılması, harcamaların meşru alanlarda olması, alınan miktarın netlikle kaydedilmesi, borcun ödenme tarihinin belirtilmesi, ödeme tarihlerine riayet edilmesi ve verilen borca karşılık bir fazlalık istenmemesidir.

Borca karşılık istemeyi ve bu niyetle borç vermeyi Hz. Peygamber(s.) şu hadislerinde yasaklamıştır: ” Menfaat karşılığı verilen her borç faizdir (Acluni). Karşılıksız borç verme konusuyla ilgili Hz. Peygamber (s.) de şu müjde verici teşviki yapmıştır: “Her kim ki Yüce Allah’ın mutlak koruması altına girmek istiyorsa, borçluya/darda kalana genişlik tanısın veya alacağından tamamen vazgeçsin.” (İbn-i Mace).

Vazgeçilen değil de vazgeçen olmak istiyorsak varlıklı olup iktisatlı yaşamalıyız ve borcun azından da çoğundan da uzak durmalıyız. Bu anlayışa göre “borç yiğidin kamçısı” değil; özgürlüğüne vurulan prangadır. Borçsuz yaşayan özgürdür. Bu hakikati Hz. Peygamber(s.), kendine has veciz üslubuyla şöyle ifade etmiştir: ” Az günah işle ki Allah(c.), sana ölümü kolaylaştırsın; az borç yap ki özgür olarak yaşayasın.” (Acluni).

Peygamber Efendimizin bu uyarısı yeterince anlaşılsaydı bugün birçok insan tefecilerin, bankaların, çok uluslu şirketlerin sigortalarının ve dünya ticaret merkezinin kölesi haline gelmezdi. Gerek bireysel gerekse toplumsal alanda yapılan borçlanmalar bireyi ve toplumu köleleştirmektedir.

Borcu geciktirmek günah mı?

Borcu geciktirme cezası Sual: Borcu ödemeyip geciktirmek günah mıdır? CEVAP Borcunu vaktinde ödemeyen kimsenin, gelip mühlet istemesi gerekir. Ödeme imkanı olduğu halde, borcunu geciktirmek günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Herhangi bir kimse, imkanı olduğu halde, borcunu vermeyip geciktirirse, her gün amel defterine zulmetme günahı yazılır.) (Ödememek niyetiyle borçlanan, Kıyamete hırsız olarak gelir.) (Aldığı borcu ödemek istemeyene Allahü teâlâ, kıyamette, “Bu kimsenin hakkını sende bırakacağımı mı zannettin?” buyurarak, o kimsenin iyi amellerini alıp diğerine verir.

Eğer borcunu vermeyenin iyi ameli yoksa, borç verenin kötü amellerini, günahlarını borçluya yükler.) (Zenginin borcunu ödemeyip, oyalaması zulümdür.) (Allahü teâlâ zalim zengini sevmez, ona buğzeder.) Borcu olan, borcunu ödemeden sadaka vermemelidir. Çünkü hadis-i şerifte, (Borcu var iken verilen sadaka kabul olmaz) buyuruldu.

(Buhari) Verilmeyen zekât da borçtur. Borcu ödemek, zekât vermek farzdır. Zekât borcu olanın verdiği sadaka kabul olmaz. Önce bu borçları ödemek gerekir. Bunun gibi farz borcu olanın nafile namazları da kabul olmaz. Sünnetler de nafile demektir. (N. Fıkhıyye) Borçlanmamaya çok dikkat etmelidir! Hazret-i Lokman Hakim, (Borç yükü altında ezilmektense, taş taşımayı tercih ederim) buyuruyor.

  1. Çünkü borçlanmak, insanı küfre kadar sürükler.
  2. Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, küfre düşmekten ve borca girmekten sana sığınırım) buyurarak, borçlanmanın çok kötü olduğunu bildirmiştir.
  3. Nesai) Sual: Müteahhit yapacağı evi, anlaşma tarihinde teslim etmezse, geciken her gün için belli bir gecikme tazminatı vermesini şartnameye koymak ve geciktiği takdirde gecikme tazminatı almak caiz midir? CEVAP Evet caizdir.

Ancak, vaktinde ödenmeyen alacak için caiz olmaz. Çünkü alacak, evi teslim etmeye benzemez. Alacağını tehir ederek fazla istemek faiz olur. Alacaklının zarar etmemesi için, paranın o günkü kıymeti altın olarak hesaplanır. Ödeneceği gün, altın olarak verilir.

  1. Dolara veya herhangi bir eşyaya göre hesaplanmaz.
  2. Iymet denilince, altın anlaşılır, başka mal ve para anlaşılmaz.
  3. Çünkü eşyanın kıymeti altın ile anlaşılır.
  4. Eşfi rümuz-i gurer) Sual: (Elektrik, doğalgaz, su parasını geciktikten sonra ödenince alınan fazlalık faizdir, büyük günahtır.
  5. Redi kartlarını zamanında ödemeyince de alınan fazlalık da böyledir) deniyor.

Unutulduğu için veya elde para olmadığı için ödenemezse, verilecek fazlalık faiz olur mu? CEVAP Bunlar gecikme cezasıdır. Kırmızı ışıkta geçince ceza yazarlar, adına faiz dense de cezadır. Bir malı belli bir kârla satan kimse, (Şu kadar kâr alıyorum) yerine (Şu kadar faiz alıyorum) dese faiz olmaz.

Zaruretsiz gecikme cezasına çarpılmak da günahtır. O ayrıdır. Gecikme cezalarına faiz denilse de, faiz olmaz. Sual: Bir arkadaşa verdiğim ödünç parayı almak için çok sıkıntı çekiyorum. Verme imkânı olduğu hâlde, alışkanlığından mıdır nedir, kaç kere istedimse de vermiyor, her gün bir başka güne erteliyor.

Hep oyalıyor. Borcu yokmuş gibi davranıyor. Oğlu da, babası gibi herkesten para almış, vermiyormuş. Acaba bu kötü huyun, irsiyetle ilgisi var mıdır? CEVAP Soya çekenler olabilir, ama (Babam borcuna sâdık değil, ben de onun gibi yapmalıyım) demek çok yanlış olur.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Borç, dindarlığın lekesidir.) (Borç, gece kaygı, gündüz zillettir.) (Borç, din ve şerefi eksiltir.) (Borçlu, kabrinde hapistedir.) ( Borçlu, kabrinde zincirlerle bağlıdır.) (Müminin ruhu, borcu ödeninceye kadar bağlıdır.) (Borçlanarak korku içine girmeyin!) (Ölülerinizin borçlarını ödemede acele ediniz!) Âcil verilmesi gereken borcu ödemeden, sadaka vermemeli.Taksitli borçlar, bundan müstesnadır.

Taksitlerin ödeme günü geldikten sonra mazeretsiz ödenmezse, o zaman bu hükme girer. Gecikme zammı Sual: Elektrik, su faturalarını zamanında ödemeyince, verilen gecikme zammı faiz mi oluyor? CEVAP Faiz değil, cezadır, ama mazeretsiz, zamanında ödemeyip ceza vermek haram olur.

Osmanlının son borcunu kim ödedi?

Dış borçlar, Osmanlı Devleti çöktükten sonra, Osmanlı topraklarında kurulan devletler arasında paylaştırılmış ve en büyük borç yükü Türkiye’ye verilmiştir.1925 yılında Osmanlı borçlarının %67’sinin Türkiye tarafından ödenmesi kararlaştırılmıştır.

ABD borçlarını neden ödeyemez?

ABD, mayıs ayı ortalarında bu kez 102.si olmak üzere 14.3 trilyon dolar lık borç sınırına dayanmıştı. Akabinde yaşanan tartışmalar ve cumhuriyetçilerle demokratlar arasında yapılan pazarlıklar neticesinde borç tavanı 2.4 trilyon daha yükseltilerek yeni tavan 16.7 trilyon dolar olarak belirlendi.

  1. ABD yasalarına göre borç sınırının aşılması durumunda başkanın kongreden onay alması gerekiyor.
  2. Genelde sessiz sedasız gerçekleştirilen borç tavanı yükseltme işi bu kez biraz gürültülü oldu.
  3. Bunda borca dayalı para sistemi nin çöküşe doğru gitmesinin getirdiği küresel hassasiyetin de payı var.
  4. Önümüzdeki yıl başkanlık seçimi yapılacak olması nedeniyle cumhuriyetçiler kurnaz davranıp Obama’nın gelecek seçimde halk nezdinde itibarını kaybetmesi zeminini de hazırlamak için işi pazarlığa döktüler.

Neticede bütçede kesinti yapılması koşuluyla yasa kabul edildi. Bütçede yapılacak kesintilerin ve getirilecek tasarruf tedbirlerinin geniş halk yığınlarını etkileyecek olması Obama’nın elini seçimde zayıflatacağa benziyor. Ancak tüm bu süreçler sırasında yaşanan tartışmaların sonucunda S&P, ABD’nin kredi notunu AA+ ya düşürünce ABD hapşırsa yatağa düşecek pek çok ülke zincirleme olarak etkilendi.

  • Başta AB ülkeleri olmak üzere borsalarda ani düşüşler yaşandı.
  • Uluslararası piyasada ons başına altın fiyatları ilk defa 1770 dolar üstünü gördü.
  • Halbuki S&P kredi notunu düşürmeden kısa süre öncesinde pek çok ekonomi st olayın çözüldüğünü ve piyasaların rahatladığını söylemişti.
  • Bugünlerde İngiltere sokaklarında yaşanan olayların daha şiddetlisiyle yakında ABD’de tekrarlanacağına kuşkum yok.

ABD Borç tavanının yüksekliği 14.3 trilyon borç nasıl bir sayıdır? Yazıyla on bir sıfırlı 14 300 000 000 000 gibi bir rakam ediyor. Fiziksel olarak gözünüzde canlanması için basit bir hesap yapalım. Bilmeyenler için hatırlatmakta yarar var: bir kâğıt doların kalınlığı 0,11 mm.

  • Toplam 14.3 trilyon değerindeki bu kâğıt dolarları üst üste koyduğumuzda yığının boyu dünya ve ayın merkezlerinin birbirine olan uzaklığının 4 katından fazla ediyor.
  • Yani aya en az iki kez gidip gelmekle eşdeğer.
  • Bu uzunluk aynı zamanda dünyanın çevresini 39 defadan fazla kat ediyor.
  • Asıl sorun borca dayalı para sistemi Gelelim ABD’nin neden borçlarını ödeyemeyeceği meselesine.

ABD’nin borcunu ödeyemeyecek olmasının kesinlikle yukarıda bahsedilen rakamın büyüklüğüyle bir ilgisi yok. ABD, paranın üretilme şekli nedeniyle borcunu ödeyemez. Yani borç tutarı dünyanın çevresini değil 39 kez 50 kez dönseydi bile normal şartlar altında ödemek mümkün olabilirdi.

ABD birkaç ormanını feda ederek ürettiği kâğıtla para basar ve öderdi. O yüzden yukarıdaki boyuttan dolayı borcun ödenemeyeceği gibi bir izlenim oluşmasın. Daha iyi anlaşılması için şöyle diyelim: şu andaki borç değil 14 küsur trilyon, 1 trilyon dolar bile olsa ödenmesi mümkün değildir. Sorun paranın borca dayalı olarak üretildiği sistemden kaynaklanmaktadır.

Bu sistemde piyasaya sürülen para borç olarak üretilmektedir ve bütün borçlar ödendiğinde piyasada tek sent para kalmaz. Sisteme yeni para girebilmesi için yeni borç gerekmektedir. Çünkü parayı ABD Hükümeti kendisi basmıyor (bizde de olduğu gibi). Dolar üstüne bakarsanız “Federal Reserve” yazmaktadır.

Federal Rezerv ise özel bir kuruluş olup uluslararası bankacılar tarafından çalıştırılmaktadır. ABD Hükümetine para lazım olduğunda Federal Rezerv’e gider ve yeşil kâğıtlar (dolar) ister. Federal Rezerv bu bastığı yeşil dolarları hazine bonoları denilen pembe kâğıtlarla değiştirir. Federal Rezerv bu bonoları ister satar isterse kendine saklar.

Hazine bonosu özel bir banka veya kuruluşun hükümete borç para vermesidir. Koca bir devlet in kendisinden zayıf bir kurumdan borç alması size garip ve trajikomik mi geldi? Durum aynen böyle. Maalesef, para sadece ABD değil diğer ülkelerde de böyle üretilir.

  • Merkez Bankaları da herkesin sandığı gibi devlet kuruluşları değildir.
  • Bu yüzden devletlerin yeni para basması yeni borçlanmalar anlamına gelmektedir.
  • Diğer yandan sistemin önemli parçası konumundaki fraksiyonel rezerv ile durum çok daha vahimdir.
  • Ülkelerde piyasalardaki fiziksel nakit para toplam paranın ortalama ancak %10’udur.

Gerisi bankalar tarafından havadan üretilen paradır. Yani sizlere verdikleri kredilerin %90’ını kendilerinde gerçekte para olmadıkları halde vermektedirler. Ülkemizden örnek verelim. Türkiye’de piyasadaki nakit olarak mevcut para 53 milyar TL. Pekiyi bankalardaki toplam mevduat ne kadar? Bu rakam yaklaşık 606 milyar TL.

  1. ABD’de piyasada fiziksel olarak dolaşan paranın 1 trilyon doların biraz altında olduğu belirtiliyor.
  2. Fraksiyonel (kısmi) rezerv ile bankalar tam anlamıyla havadan para üretmekte ve bunları kaydi olarak ya kağıt üzerinde ya da elektronik ortamda tutmaktadırlar.
  3. Size havadan verdikleri krediler üzerinden faiz elde etmektedirler.

Fraksiyonel rezerv nasıl çalışıyor kısaca söyleyelim. Diyelim ki bankaların izin verilen kısmi rezerv miktarı %10 olsun (2002 krizinden sonra bizde %10 ile sınırlandırıldı). Bu durumda bankaya birisi 100 TL yatırdığında banka 10 TL tutup başkasına 90 TL’sini ödünç verebilir.

  • Ödünç alan kişi bu parayı bankaya yatırınca banka bunun üzerinden yeniden başkasına 81 TL ödünç verir.
  • Bu işlem devam eder ve bankacılık sistemi sayesinde başlangıçtaki yatırılan 100 TL 1000 TL’ye kadar ulaşır (100 TL+90 TL+ 81 TL+ 72.90 TL + =1000 TL).
  • Böylece %90’lık olmayan para bankada var olarak gözükür.

Bu sistemde aynı para tekrar tekrar faiz karşılığı kredi olarak verilir. Diyelim ki ABD hükümeti bütün insanlardan, bankalardan, işletmelerden kısaca her yerdeki fiziksel parayı toplasa borcunu ödemesi mümkün değildir. Çünkü bu, fiziksel olarak ortadaki mevcut 1 trilyon doların altındaki tüm parayı tedavülden çekip borç aldığı kurum olan Federal Rezerv’e geri iade etmesidir.

Sistemin en önemli özelliği bu sistem sürdükçe bileşik faiz hesabı sonuçlarına uygun olarak sürekli şekilde büyümesidir. Biraz sonra verilecek grafikte bu durum net olarak görülmektedir. İşin acı tarafı mevcut para sistemi dünyanın her yerinde kullanılmaktadır ve küresel rezerv para birimi olan ABD doları etrafında herkes bu sisteme eklemlenmiştir.

Bretton Woods anlaşmasına göre IMF bu sistemin hamisidir. Aşağıdaki grafikte 3 farklı analiz aynı anda yer almaktadır. Büyük grafikte yeşille gösterilen gerçek borcu ve buna bağlı olarak sürekli artırılan borç tavanını (kırmızıyla gösterilmiş) ifade etmektedir. Güzel bir Uzakdoğu atasözü vardır. Bir resim 1000 kelimeye bedeldir diye. Üçü bir arada grafik, borca dayalı para sisteminin artık sürdürülemeyeceğini ve iflasın eşiğinde olduğunu gösteriyor. Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olması mümkün değil. Faiz oranlarının indirilmesi veya çıkarılması gibi tedbirler artık son günlerini yaşayan kan kanseri hastasına taze kan verilmesinden başka bir şey ifade etmiyor.

  1. O yüzden ABD’nin bu badireyi atlatabilmesinin savaşla mümkün olacağını bile dillendirmeye başladılar.
  2. Bunu, Wall Street Journal’da editörlük, ABD hazine bakanlığında müsteşarlık yapmış olan Paul Craig Roberts, “Ekonomik iyileşme umutları ortadan kalkınca savaş ihtiyacı daha kaçınılmaz hale geldi” şeklinde ifade etmekte,

Tek çare aranan iliğin bulunmasında. Bu yüzden pek çok ülkede yeni ve adil bir para sistemiyle ilgili arayışlar sürdürülüyor. Bu konuda IMF başta olmak üzere değişik kuruluşlar ve ülkeler yeni bir küresel rezerv para sisteminin gerekliliğinden söz ediyor.

  • Doların kıyameti sayılacak bu geçişte doların şu anda dünya rezerv para birimi olması ve diğer ülke merkez bankalarında çokça bulunması nedeniyle durumdan en az zarar görmek için her ülkede çalışmalar yapıldığına kuşkumuz yok.
  • IMF Vücutta yine tahribata yol açacak olması nedeniyle mevcut sistemin tasarlanmasından ve işletilmesinden sorumlu olanların getireceği çözüme itibar etmeyip kendi bölgemizdeki ülkelerle adil ve parayı ölçü aracı olmaktan çıkarmayacak yeni bir para sistemini kurmak gerekiyor.

Umarım ülkemizdeki yetkililer de en kötü senaryolar için A, B ve C planları üretiliyorlardır.1. Mete Gündoğan, Kriz Başka Çöküş Başka, http://metegundogan.com/guncel/kriz-baska-cokus-baska.html 2. Mete Gündoğan, ” Borca dayalı Para Sistemi “, Keşif Yayınları 3.

Dış borç kimden alınmıştır?

Öz – Dış borçlanma ile ülkelerin amacı, yurt dışı kaynakları sınırlı bir süre ile ülke içine çekmektir. Alınan dış borçlar temelde, cari denge açıkları ile bütçe açıklarının finansmanında kullanılmaktadırlar. Alındığı zaman ülke ekonomisine geçici bir rahatlık sağlayan dış borçlar, üretimi artıracak alanlara yatırılmadıkları takdirde, ileride faiz ve anapara taksitlerinin ödenme zamanı geldiğinde sıkıntı yaratabilmektedir.

  • Osmanlı bu deneyimi mali bağımsızlığını kaybederek yaşamıştır.
  • Osmanlı Devleti ilk dış borcunu Kırım Savaşı nedeni ile 1854 yılında İngiltere’den almış, sonraki yıllarda dış borçlanma artarak sürmüştür.
  • Alınan dış borçlar kısa sürede devletin iflasına neden olmuş ve Osmanlı Devleti mali açıdan çökmüştür.

Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin dış borç macerasının ilk yirmi yılı olan 1854-1874 döneminde yapılan dış borçlanmalar ve bunun devlete maliyeti konu edilmiştir. Sonra Osmanlı Devleti’ni mali olarak iflasa sürükleyen dış borç tutarlarının günümüz parasıyla karşılığı hesaplanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Osmanlının borcunu ödedi mi?

Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından sonra bu borçlar Lozan Antlaşmasıyla imparatorluğu oluşturan ülkelere ilgisine göre paylaştırılmıştır. Lozan Antlaşmasına göre toplam 161.603.833 altın liralık borcun 105.553.623 liralık kısmı yani 1912 öncesi borçların % 62si, 1912 sonrası borçların % 77’si Türkiye ‘ye kalmıştır.

Adblock
detector